Monday, November 8, 2010

Mallorca


Gitsek mi gitmesek mi diye cok düsündügümüz ama bu yaza sahane bir nokta koydugumuz yer oldu.

Mallorca türk televizyonlarinda Acun'la taninmistir, hani su "how much is your jacket?" ya da "kiss me" falan gibi. Avrupali turistlerin icip dagittigi bir tatil beldesidir, hatri sayilir sayida üstsüz vardir falan. En güzeli de, o nasil bir deniz rengidir yarabbim? Tatil fotografi denizi rengi, sahane...

Bu zavalli adacigin Almanya'daki karizmasi ne yazik ki son yillarda biraz düsmüs. Adayi turistik gezi süsüyle ele geciren Almanlar, özellikle de S'arenal yöresini, bu adadaki tatil kalitesinin düsük oldugunu söylüyorlar. Nedeni basit: Cünkü cok Alman var. Sakin gitmeyin igrenc diyen bile oldu, hani sizin yediginiz yemege bakip da "ög hic sevmem" diyen cins insanlar olur ya, sinir olurum, ayni onun gibi. Sanki adanin icine eden baska milletin insani. Bu almanlar zamaninda sakayla karisik ispanya'ya demisler ki, "satin bize burayi". Bi kac ispanyol politikaci da ciddiye alip ciddi ciddi vermeyi istemis de, kavga cikmis sonra. Cok fena.

Tamam bu kadar sert olmayalim. Bir de su yönden bakalim: Gidis dönüs ucak bileti ve hersey dahil otellerde birer hafta kalmak, burda ögrencilerin ve gelir düzeyi cok düsük insanlarin bile rahatca karsilayabilecegi bir seviyede. Adada ise hersey cok ucuz, en ufak bir turistik belde fiyat sisirme sistemine rastlanmiyor. Hal böyle olunca otellerde gencler gece gec saatlerde özgürce naara atip tepisebiliyor, bizim amele dedigimiz, almanlarin asosyal dedigi tipler de sahilde yüksek sesle müzik dinleyip aksama kadar bira iciyorlar. Durum bu. "Ög igrenc" demeye de gerek yok, "amaan allahiim Mallorca ya süper gercekten" diye agzimizi yaymaya da.

Denizi cok güzel, o incecik kumu sahane. Hava kararirken bile denizin rengi mükemmel. Ortamda Acunluk bir durum yok. Tamam üstsüzler var ama bunlar sadece tas gibi kizlar da degil. Benim bile zevkle baktigim tas gibi kizlarin arasinda coluk cocuk gelmis üstsüz teyzeler de var. Ayrica modaya uyarak kendilerine ve 10-12 yaslarindaki kizlarina da hep tangalar almislar. Üste zaten gerek duyulmamis. Kimse de salyasini akita akita bakmiyor, ortam müsait sartlar uygundu. En son gün gördügümüz tangali amcanin oglu disinda kimse rahatsiz degildi.

Gece hayati tam anlamiyla ikiye bölünmüs durumda. Birincisi emekli tipi, ikincisi akli gitmis ergen tipi. Kilometrelerce uzanan plajin yanindan gecen yol boyu dizilmis kafeler ve barlar var. Bir asagi bir yukari yürürken güzelyali sahilinden tek farki cekirdekci (pardon cigdemci) olmayisi. Aa bi de cok iyi sokak ressamlari vardi ve canli heykel vahe kilicarslanlar tabi. Onun disinda sistem ayni, herkes plaj kenarindaki duvara dizilmis oturuyor.

Gece birazcik ilerleyince duvar sakinlerinden olusan ucerli beserli gruplar birer kova etrafinda toplanmaya basliyorlar. Bu mavi plastik kovalarin icerikleri degismekle birlikte en popüleri tabi ki sangrea (sicak sarabin sogugu bence). Bu kovalarin fiyatlari da sasirtici derecede ucuz, örnek olarak bir sise smirnof, yanina iki litre meyvesuyu 12€ civari. Kovadan icmenin en zevkli kismi rengarenk uzun pipetler. Bu sistem ODTÜde yaptigimiz fincan bira olayini hatirlatiyor, ama iki kisi icin cok fazla buluyoruz. Bi kova icecek gibi degiliz. Pipetlerimizi sise sangreaya daldirip karsi kaldirimdaki klüplerin renkli panolarini izliyoruz. "Porno casting tonight" favorimiz. Bir de saat 12den önce girenlere, sapka, tshirt, samyel mamyel bi ton hediye vaat eden renklam eglenceli. Sirf hediyeler icin eglenesi geliyor insanin...

Bir de gitmeden burda herkesin balaman balaman dedigi, ballerman yazdigi bir sahil bari sistemi var. Sirayla numaralandirilmis bir dizi mekan. O kadar cok bahsediliyor ki, saniyoruz cilginca ziplayan dans eden insanlarla dolu barlar bunlar. Altincidan özellikle bahsediyorlar, cika cika cay bahcesi gibi birsey cikiyor. Nedense ama onun etrafindaki duvar cok yogun, karsidaki klüplere yoruyoruz kerametini.

Kapisindan gecerken bile cilgin eglencenin bizi sardigi genis alman barina giriyoruz bir gece. Oktoberfest cadiri havasi yaratilmis, menü almanca, garson alman. Bi de kadehten icelim sangreamizi diyor ve genclerin eglencesine eslik ediyoruz. Masanin üzerinde düsmeden öyle hayvanca ziplayabilmek, biraverin tepesine agzini dayayip ickiyi dalindan icmek bu millette beni en cok etkileyen özelliklerden oldu.

Biraz da Ispanya'ya geldigimizi hissedebilmek icin Palma sehir merkezine gidiyoruz. Hemen bir katedral bizi karsiliyor. Kiyafetim ahlak cercevesinde bulunmadigindan sadece disindan bakinip geciyoruz. Tepeden limana bakip tekrar o güzel dar sokaklardan asagilara iniyoruz. Cook yasli bir zeytin agaci icine icine cekiyor beni. Onlarca yil kivrim kivrim kaybolmus icinin karanliginda.

Birazcik saga sola yürüyünce en sevdigim seyi buluyoruz. Pazar var bir meydanda, incikler boncuklar isil isil. Pazara gecerken kösede bir vitrine rastliyorum. Pronovias. Aman da aman, bi sene önce kataloglarinda kaybolmustum, gercek vitrinini görmek beni cok mutlu ediyor. O keyifle daliyorum pazara. Ispanya'yi bi de alman isgalsiz göresim var.

Ama simdi yaz zamani. Döne döne güneslenmelik, geceleri bronz teni en güzel mini eteklerle deniz kenarinda gezdirmelik zaman. Ici bos kiz dergisi okumalik, kafalari bosaltmalik zaman. Kulac kulac yüzmelik, dipten kum cikartmalik zaman. Günes kremini koklamalik, sevdiceginin yaniklarina acitmadan krem sürmelik zaman. Iple kusakla ilgili deyimi cok icten söylemelik zaman.

No comments:

Post a Comment