Wednesday, July 7, 2010

Oyuncak tasarliyorum, evet. Para kazanmiyorum, hayir.

Tasarim bolumunun son sinifina gelince ODTÜ'de bir telas aliyor insani haliyle. "Sec bakalim bitirme projeni. Ama dikkatli ol, bu is ciddi bak!" deniyor. Karinda bir agri, eller - gozler telasli geziniyor insan bir sure. "Ben sectim coktan, zaten orda staj da yapmistim. Hatta bana maas bile bagladilar, mezun olunca isim de hazir. Yarin da hisse vericeklermis..." diye gezen canim arkadaslarima sinir olurken farkettim. Ben bu isi seviyorum ama bu sekilde bir rekabet-kiyamet ortamini degil. O gun farkettim elimde gercekten, sadece su guzellik yarismalarinda sakaciktan verilen sihirli degnegin oldugunu. Ve onu dokundurmak hatta iyice dürtmek istedigim yerler oldugunu.

Daha once sadece catilmis coplerden yapilmis oyuncaklarla oynanan bir dunyadaydim. Degneklerin binlerce liraya satilabilecek koltuklar diyarinda kilic misali tokusturuldugunu, bu alana pek ugramadigini farkettigimde kararimi vermistim. Oyuncak tasarlayacaktim. Hem de bu surekli "engelli" denilen cocuklara.. E madem biliyoruz engelli, biri de ucundan tutsa da kaldirsak su engeli. "Ay sekerim, ne kadar hayir sever kadirsinas bi insansin." seklindeki takdirlerden cok topladim. Hic de hayirseverler kermesi duzenleyesi gelen bir ruhum yoktur aslinda. Cozulmemis sorunlar, gelmemis ilhamlar ve ucu acik tasarim fikirleri icinde bogulmus bir alanda tasarim yapmaya calisan biriyim sadece. Ben de cok korkuyorum gercekten, hiperaktif bir cocuk beni cok sevmesine ragmen elindeki oyuncagini hizla bana firlattiginda. "Suna bir ip mip bisey baglasak da firlatamasa..." diyorum ben, "ayyy nasi dayaniyosun sen yaaa benim cok moralim bozuluyo onlari gorunce" diyo baskalari. Anlamiyorum. Ciziyorum ipli oyuncagi kaslarim catik. Sevgi pitircigi gibi bir durumum yok.

Bitirme projesidir, master arastirmalaridir derken daldim iyice bu konunun icine, kafamda binbir fikir. Kafadaki fikirler biraz daha beklesin ben biraz para kazaniyim dedim, zira kimi canim arkadaslarim bana kartvizitlerini verirken icinde kidem tazminati ya da yil sonu primi gibi seylerin gectegi cumleler kurmaktaydilar. Sevemedim ama cok uzgunum. Ben bu ortamlarda kaslarimi catip cizimlerimi yaparken, yan masamdakilerin kuyumu kazdigini, kocaman mudurlerin beni piyon gibi ortalara ittigini goremedim hic. Bir suru uretim deneyimi, is baglantisi ve sacimda on iki beyaz telle ara verdim ben bu ortamlara. Ha aralarda zorla soktum uretime bir iki oyuncak - urun. Kiymetini bilen oldu mu, donup arkama bakasim bile gelmiyor. Sevmiyorum bu hesaplar icinde kaybolmus muhasebeciden cok muhasebeci zihniyetleri. Ben baglanti detaylarini, malzemeleri, olculeri hesaplamayi seviyorum. Bi de cocuklar benim oyuncaklarimla oynarken kahkahalar atiyorlar bazen, onu cok seviyorum.


Iki kez UNESCO adi altindaki "Creativity Workshop / Toy for Rehabilitation" (yaraticilik calistaylari / rehabilitasyon oyuncaklari) organizasyonlarina katildim. Para kazanmadim, hayir. Biriyle tanistim orda, yaptigi isi bu kadar sevemez kimse. Kimse bu kadar hissedemez ihtiyaclari, boyle eglenemez eglenceli cozumler bulurken. Benmisim megersem o. Orasi benim evimmis...

Ellerini aylardir suren terapi boyunca kaldirmak istemeyen, hergun bir saat boyu zorla yaptirilan terapi hareketleri sirasinda hep aglayan Sofinin dunyasina girdim ben. Benim taze almancami cok sevdi Sofi. "Wie heißt du noch maaal? / Adin neydi bakiim senin?" dedi bana hep gulerek. Bizim ozel selamlasma tarzimiz oldu bu iki kisa gunde. 10 yasinda Sofi, cok guzel turuncu bir cantasi var. Sinifin cool delikanlisiyla da tanistim, kirmizi bir ferrari kullaniyor. Okulun en havali akülü arabasi bu... Bu aptal cocuk oyuncaklarini vermeyin bana diyor, 14 yasindaki bedensel engelli Jens, ama terapist napsin. Bu oyuncaklara hep ayicik mayicik cizmis ureticiler, oyuncak ya iste. Ayi olmasi lazimmis ustunde..."Kapiyi kapatalim" diyor, kizlar gormesin onu kucakta, bazi kizlarin onun kucagina oturma ihtimalini kaybetmek istemiyor...

15 ulkeden gelmis 20den fazla tasarimcilar, mimarlar, terapistlerle yasiyorum toplamda iki hafta. Dunyanin obur ucundan Chile'den gelen oda arkadasimla sasiriyoruz hayat tarzimizin benzerligine. Mozambikten Brezilyaya, Koreden Ugandaya vuruyorum kendimi. Almanlarla cocuk oyunlari oynuyoruz, Taylandla zeka oyunu oynuyorum. Italyayla kirmizi sarap iciyorum, Hirvatistanla cekirdek citliyorum. Rusla gunesleniyorum sogukta, Israille ne de guzel arkadas oluyorum. Bakiyorum, kan yok ellerinde. Halbuki askerligini de yapmis ufak tefek kizimiz, Tank komutaniymis. Aklim sasiyor Japonun elektronik oyuncagi sak diye yapip calistirivermesine. Bir BMWnin yanindan gecerken "ben bunun tasarim ekibindeydim" diyor Amerikali cok unlu tasarimci, hadi ordan diyorum. Ama gene de imzali bir araba cizimi aliyorum kendisinden, cok guluyoruz her oyuncaga ille bir iki tekerlek takmasina.

Gunler cok hizli geciyor, yorgunluktan bayilmak uzereyken tutuyorum kendimi hep. Portekize sormak istedigim sorular var daha, Mexicoyla gobek aticam. Dans dersinde Tarkan dinliyorlarmis, figurlerini gostermek istiyor bana. Sabah 7de kalkiyorum, "günaydin" diyorum, "buenos dias" diyor Chile. Kafa ingilizceye gecemiyor hemen.

Geciyor gunler, gercekten su gibi iste. Birisi yardim istiyorsa bil ki seni taze tasarlanmis bir oyuncakla oynaticak. Kosuyosun coskuyla ordan oraya. Cok faydali masaj yontemlerini de hemen not ediyorum kenara, Gayatri basi agriyanlari iyilestirirken. Koca tencerede turk kahvesi yapiyorum, fal bakiyoruz. Cok kocaman bir agac cikiyor bana, "hayirlisi" diyorum...

Oyuncaklari tasarlayip, modelleri yapip bir hafta sonra tekrar geliyorum okula. Noel baba gibi karsilaniyorum, yepisyeni oyuncaklar elimde. Once temkinli yaklasiyorlar bana ve oyuncaklarima. Gosteriyorum, beraber oynuyoruz biraz. Basliyor kikirdamalar, beni unutup oyuna daliyorlar, kahkahalar elele tutusup donmeye basliyor etrafimda. Sonra birakiyorum kendimi, fonda bir sarki caliyor ben onu duyuyorum sadece:

Su olsam, ateş olsam
Göklerdeki güneş olsam
Konuşmasam taş olsam
Yine de oynar mısın benimle

Susulsam, kusur olsam
Ağızdaki küfür olsam
Doğuştan esir olsam
Yine de oynar mısın benimle

Sayılmasam kaç olsam
Topraktaki güç olsam
Aptal gibi suç olsam
Yine de oynar mısın benimle

No comments:

Post a Comment