Monday, July 26, 2010

Alman termometresi

Ilk geldigim zamanlar hep saygiyla ve anlamadan dinlerdim, uzuuun uzuun konusan almanlari. Arada bir gulumserdim, fikrini buyuk bir ictenlikle savunan, aralarda onay bekleyen bakislarla yuzume bakan heyecanli arkadasi. Daha sonra sorardim, neymis derdi diye. Bisey yok iste diyene de cok kizardim, bana niye anlatmiyosunuz dogru duzgun diye. Ne biliyim anlatcak birsey bulamadiklarini.

Hava diyomus, o kadar soguk degil aslinda. (-10) Bu kis normallere gore biraz uzun gecti gibi geliyor herkese (haftalarca kar kalkmadi, ne gibisi?) ama normalin tanimina uygun diyomus. (burda herseyin yuzdeli muzdeli bir analizi, bilimsel tanimi ve TÜV kaydi var) Meteorologlarin soyledigine gore (buranin tayyip erdogani gibi dusunun, surekli televizyonda, surekli onemli aciklamalar, dunyanin ikinci en uzun bos laf kalabaligi) bu sene son 75 yil incelendiginde (bunlarin hic isi yok) gayet de mevsim normallerinde denebilecek bir kis yasaniyormus. (eee? soguk degil mi yani?) Adam bize bunu iki bucuk saatlik bir konferans olarak anlatiyor. Verileri ezberlemis de gelmis, virgullu.

Hayir kendisi meteorolojide falan okumuyor, bildigin duz vatandas. Seviyo adam napsin? Evine en az (biri dijital ve gelecek uc gunu de kapsayan hava tahminlerini, nemi, basinci falan da gosteren) uc adet termometre koyuyor. Neyse bu da boyle bir tip heralde diyosun. Zaman geciyor, bu davranisin bir gelenek oldugunu, bu termometrelerin bizim caydanligimiz ya da misafir terligimiz gibi bir sey oldugunu goruyorsun.

Havanin soguk olacagini termometreye bakmadan zaten virguluyle birlikte gorebiliyorsun. Giyiniyorsun ona gore kazagini, montunu. Virgul bes daha sicak olsa ne, olmasa ne? Kis iste, Ankara gibi, nedir yani? Baska derdin mi yok diyesim geliyor. Yook! diyecekler diye korkuyorum. Yok gibi gercekten. Olsa kim takar kizarmis patatesin kac dakika kac saniye kizardigini, ya da kim iki tane otomobili vincle kaldirip yere atar, hangisi daha once yere duser testi icin? Bizde en fazla hafif top ve agir top atilirdi, ayni anda dusuyolarmis aferin denir, gecilirdi.

Bizim de derdimiz yokmus ki golde gezelim demisiz. Kahvemiz ya da daha guzeli cayimiz termosta. Oh ne guzel buranin dogasi diye kiskanarak tertemiz gole bakarken bir beyefendi gorduk. Yuzuyor. Sanirim termometresi "bugun yuzulebilir, mayoyu falan da bosver, bosa yuk yapma" demis. Goz alici doga gozumuzu alsa da maruz kalmasak beyefendinin giyinisine yarebbim... Ne kadar ugrassan da kayiyor demek ki...

Usumuyor adamlar. Kizlar da yaz-kis gardrobu ayrimi yok. Mini etekler her daim moda, bizim gibi tayt zengini de degiller. Fistik gibi giyiyor ince corabini, tikir tikir izmir kizi gibi geziyorlar. En guzeli, kimse pesine takilmiyor, cesitli isteklerini yaka bagir acik tespih sallayarak beyan etmiyor, ya da elini atmiyor kizin biyerine.

Yaz versiyonunda isler tersine donuyor. Ben kirk kere bakiyorum hava durumuna, tayyipleri bile dinliyorum. 35 diyor, yemin edicek adam nerdeyse. Bize sicak havada neler yapmamiz gerektigini buyuk bir ciddiyetle sayiyor, tayyibin uc cocuk derkenki suratiyla. Bi kalem hisirtisi yukseliyor acik pencerelerden, yaz acemisi almanlar not aliyorlar.

Yine de tam guven verememisler bana, cantamin icine sikistirmisim ince bir hirka. Parka gidiyorum, guneslenme grubunun arasina giriyorum. Haliyle basliyorum etrafa bakinmaya, bikinilerine bakiyorum kizlarin. Tam bir Sincan krosuyum. Benden baska bakinan yok. Grubun uyesi bir kac erkek, yonlerini kizlara gore degil gunese gore ayarliyorlar. Pisst pissst! sesleri geliyor, hayir kizlara degil. Gunes kremi fisfisliyor adamlar.

No comments:

Post a Comment