Wednesday, December 8, 2010

Şu konuda bir anlasalim:

Tasarim bir hayir isi degil, di mi? Kimse koltuk tasarlayan bir insana "ay ne idealist, ne yardim sever bir sahsiyet" demiyor, normal. Ya da akademisyenler arasinda herhengi bir doktora konusu hakkinda "ay ne dokunakli" diyerek göz kirpistirildigi görülmüs müdür? Peki neden bu gune kadar emek verdigim alan hakkinda bu tarz yorumlar aliyorum, hem de kosskoca bir profosorden? Tasarim teorisi calisiyor, ne güzel evet. Ben onu kucaklamak istemiyorum, o neden bana öyle bakiyor? Konu adim adim dokunakli oluyor onun icin.
-Kullanici analizi yöntemleri hakkinda bir arastirma
-evet, güzel
-süregelen metodlarin uygunlugu ve yeni metod arastirmasi
-evet, hangi alanda
-engelli cocuklarin kullanici olarak ele alindigi arastirmalarda. mesela oyuncak tasarimi. bu tasarim sürecine katki olarak...
-ay cok idealist, cok yardimseverce. ama burda bunu calisan yok. türkiye'de var mi?
-bilmiyorum, var mi?
-iranli kizlar var bizde, kültürel fark calisiyorlar?
-biz iran degiliz, tasarim alaninda kültürel farklari calismak istemem tesekkur ederim. sizden farkimiz sabah kahve degil cay iciyoruz, ama hemen kahveyle devam ederek yakaliyoruz sizi merak etmeyin. cok ilginc bir fark cikmaz bizden.

Deveye biniyor musunuz diye sorana rastlamadim ama cogu insan bizde basörtüsünün irandaki gibi bir zorunluluk oldugunu saniyor. Yemekleri araplar gibi elimizle yedigimizi, erkeklerimizin illa ki biyikli ve sert aile babasi oldugunu, abilerimizin sevgililerimizi dövdügünü düsünenler de var. Her evde döner aleti oldugunu hayal eden agzinin tadini bilenler de... Benim hic duymadigim türk tango bestecilerini bilenler de var. Fotograf makinesini kapip benim ülkemin benim görmedigim yerlerini bastan sona gezenler de var. "Biraz konusur musun, siir gibi türkce'nin akisi" diyen de var, bikmis kendi hirt pirt sessiz harf yoksunu dilinden.

Basa dönelim, bu konuda calisabilecegin biri yok konusuna. Ilk konulari nasil calismislar, daha önce calisan yokken? Ilk maya nerden gelmis bu göle? Biri benim icin düsünsün lütfen. Diz boyu kar vardi, daglik bilmem ne üniversitesi, dagda resmen, ki bizim buralarda dag bulmak zordur. Iki tren, bir metro ve bir otobüsle gittim, ve bir de geri döndüm. Cok üsüdüm, cok kizdim, cok düsündüm.

Yoruldum.

Bir de fakülte nasil temiz ve genis, stüdyolar ne güzel. Cok da sicak icersi. Benim güzel fakültemin yarisindan bile daha cirkin, disarda hava buz gibi. Ama ögrenciler o kadar rahat, o kadar herseyleri var. Bir tek seyleri eksikti bizden, uyku tulumu.

Özledim.

Thursday, December 2, 2010

bana birseyler oluyor, acayip seyler oluyor...

Kafamin durdugu nadir anlar var. Tik diye bi ses geliyor, uyaniyorum. Bakiyorum durmus. Hemen silkinip kendine gelip basliyor tekrar gezmeye...

Zigzag seviyor bu aralar. Nedensiz mutluluklar buluyor kendine, dans ediyor, sisko dansi. Sonra hoop, o gözü kara magaralara parasüt atlayisi yapan adamlar gibi daliveriyor karanliga. Biliyor tabi bi elinden tutan var, sicacik. Simarik ama, sallaniyor karanlikta, inatci.

Al sana firsat deniyor. Oyuncak tren gibi harekete geciyor bu sefer, sevincten korkuya, korkudan meraka, meraktan heyecana, heyecandan hevese, hevesten hevessizlige, yine bosluga ve basa.
Essek gibi biliyor oturup toplanmasi gerektigini, vakit gecirmekten vazgecip gercekten düsünmesi gerektigini. Ama hep dalgaci, hep üsengec. Bir de üstüne yengec. Dokunsan aglar, bi bakmissin herkesten güclü. Bir eve kapanir, sesi cikmaz, bir bakarsin halay basi.