Sunday, November 7, 2010

kirmizi dans, ama kadife kirmizi

Ilk adini duydugumda cok itici gelmisti. Cok normaldi, cünkü henüz lise bire giden bos kafa kizlardan biri boynunu uzata uzata arrrjantin tango kursuna basladigini anlatiyordu. BALdan bi o gün gercekten nefret etmistim, bir de sürekli bacaklarini aca aca masa tepelerinde oturan kizlarin bar ve klüp hikayelerini dinlemek zorunda kaldigimda. Bu ayrik bacaklardan, ergen sayilabilecek cagda olmasina ragmen rahatsiz olup, "kapa kizim sunu ya" diye isyan eden ses sevdirmisti tekrar. Okulun ücüncü günüydü sanirim. Dördüncü günde ikizler yetismisti, sonrasi zaten gercek BALi taniyip sevmekle gecti.

Ikinci kez tango hikayesine yaklastigimda artik ODTÜdeydik. Hevesliydim, artik öyle bana cok uzak degildi. Tiksinilesi bir hava atma objesi olma özelligini de yillar önce kapattirilan o bacaklarin arasinda kaybetmisti. O zamanlarki yakin arkadaslarimdan birinin bir hatasi yüzünden ilk otobüse binip hem tangodan hem de ondan uzaklasmistim. Ertesi gün o bana kosarak yaklasti veee iste iliskimizin 10, evliligimizin bir bucukuncu yili...

Biz yaklastik ama tango yine belirli bir mesafede beklemeye devam etti. Biz iki yillik arkadasligin üstüne askimizi koyup beraber yürümeyi ögreniyorduk ODTÜnün agaclarinin altinda. Elele, birbirimizi büyüterek. Yedi yil...
Sevdigimin bana olan mesafesi binlerce kilometreyi astigi günlerde basladim tangoya. Onsuz, gercekten severek yaptigim tek seydi. Yeni ve cok zevkliydi. Üzüntü yoktu, aliskanliklarin eksikligi de. Cok güzel bir müzik ve cok komik insanlar vardi. Önce erkek yönetir dediler. Kiz hareketi alir ve dans baslar...

Sonra Mine geldi. Shine dans stüdyosunun kurucusu ve hocasi. Ankara tango camiasinda kizlarin hayranlikla, erkeklerin mazosist bir tutkuyla izledigi dansinda kaptirdim kendimi iyice. Onun yaninda erkegin yönettigi danstir klisesi asla duyulmadi, agizlarina topukla tikiverirdi o lafi, hem de dans ederken attigi gancosuyla.

Iki kere sinif atlayarak devam ettik kursumuza, hizli ve keyifle ögrendik. Pratiklere de gittik, baslayip da bitiremedigim diger heveslerim arasinda isil isil parladi kirmizi tango.

Sonra degisti hayat. Binlerce kilometrelik mesafe, kapali tutus tango mesafesine kadar indi. Dansin tapinagi diyerek anlatan bir hocayla, alman panzerleri arasinda, bu kez askimi da avcuma alip tekrar ögrendim. Askini geri verdim tangoya.

Sadece kursun salonunda kapali kalamadi tango, parka tasti önce. Cimenlerin üzerine baharda kurulan platformda yaz boyu her gün baska bir dans, cumartesileri de arjantin tango oldu. Günes, piknik, müzik, topuklu ayakkabilar, nefis dans edenler ve biz. Haftaya da sehir merkezindeki kiliselerden birinde tango gecesi var. Gecen yaz Roma'da birden bire tarihi sicak sari isiklarin arasinda, önce Nuova meyadaninda sonra da Ispanyol merdivenlerinde karsimiza cikan tango, bu kez Petri kilisesine götürecek bizi. Dini bir mekanda dans etme fikrine cok uzak olan kültrümüzü yanimiza alip bi bakicaz bakalim. Görkemli yüksek tavanlar ve etkileyici isiklar tangonun rengini yansitacak.

Üc yil önce aklimi sakin tutmak ve Ankara'ya biraz daha katlanmak icin basladigim dans pesimden geliyor, ya da ben onu takip ediyorum. Ya da tangonun kendisi gibi, birbirimizi hissederek beraber adimlar atiyoruz. Kirmizi kadife örtüyor her yeri. Topugumun ucuyla itiyorum taze düsmüs sari baobab yapragini, daha siki sariliyorum partnerime üsümüs ellerimle. Sonbaharin acelesi var burda, bir an önce gitmek istiyor.

No comments:

Post a Comment